İNGİLİZCE ÇEVİRİ TEKNİKLERİ


İNGİLİZCE ÇEVİRİ TEKNİKLERİ
am/is/are
Nasıl Kullanılır = özne + am/is/are (olumlu)
özne + am not/isn’t/aren’t (olumsuz)
am/is/are + özne (soru)
Nasıl Çevrilir = -dir, dır, -dirler, -dırlar, ….
Neyi Belirtir = durum
am/is/are + sıfat
We are glad.
Biz memnunuz.
It is easy.
Kolaydır.
I am not tired.
Ben yorgun değilim.
We are not sorry.
Biz üzgün değiliz.
You are very young.
Sen çok gençsin.
He is very clever.
O çok akıllıdır.
They are not brave.
Onlar cesur değildirler.
Your teacher is old.
Öğretmeniniz yaşlıdır.

am/is/are + (sıfat) isim
He is an old man.
O yaşlı bir adamdır.
Ayşe is a polite girl.
Ayşe terbiyeli bir kızdır.
She is an ugly girl.
O çirkin bir kızdır.
It is a large building.
O büyük bir binadır.
You are not teachers.
Sizler öğretmen değilsiniz.
Are they women or men? They are women.
Onlar kadın mıdır yoksa erkek mi? Onlar kadir

am/is/are + edat grubu
They behind the tree.
Onlar ağacın arkasındadır.
The cat is under the bed.
Kedi yatağın altındadır.
They are not at school.
Onlar okulda değildir.
They are at the station.
Onlar istasyondadırlar.

was/were was/were + sıfat
Last night I was very tired.
Dün gece çok yorgun idim.
The weather was bad yesterday.
Dün hava bozuktu.
They weren’t happy.
Onlar mutlu değildi.
He was fluent in French.
Fransızcası akıcıydı.
I wasn’t so tired yesterday.
Dün o kadar yorgun değildim.
Was he ill yesterday? No, he wasn’t.
Dün hasta mıydı? Hayır, değildi.

was/were + (sıfat) isim
He was a very rich man.
Çok zengin bir adamdı.
It was all just a pretence
Hepsi numaraydı.
His answer was firm.
Yanıtı sert idi (oldu).
We weren’t ready.
Hazır değildik.
Was he a difficult child? No, he wasn’t.
Zor bir çocuk muydu? Hayır, değildi.

was/were + ilgeç öbeği
We were in a hurry.
Acelemiz vardı.
You were at home yesterday.
Siz dün evdeydiniz.
They weren’t at the station.
Onlar istasyonda değildi.
Were you at home on Monday?
Pazartesi günü evde miydin?
There is/are
Nasıl Kullanılır = there is + tekil isim, there are + çoğul isim
Nasıl Çevrilir = vardır (yoktur)
Neyi Belirtir = varlık
There is a bathroom in the house.
Evde bir banyo var.
There is a failure in the road surface.
Yol yüzeyinde bir arıza var.
There is a gap in your knowledge.
Bilginizde bir boşluk var.
Is there a garden in front of the house?
Evin önünde bir bahçe var mı?
There isn’t a label on the bottle.
Şişede bir etiket yok.
There is a large crowd in the street.
Sokakta büyük bir kalabalık var.
there was/were
Nasıl Çevrilir = vardı (yoktu), oldu
There was a meeting of shareholders.
Hissedarlar toplantısı vardı.
There was an animal in the cave.
înde bir hayvan vardı.
There was little time for argument.
Tartışma için çok az zaman vardı.
There was an accident on the railway.
Demiryolunda bir kaza oldu.
There was a strong current.
Güçlü bir akım vardı.
There was no one in the room.
Odada kimse yoktu.
Was there any proof?
Hiç kanıt var mıydı?
There was a feast at the village.
Köyde şölen yoktu.
Was there a smile on her face?
Yüzünde bir gülümseme var mıydı?
There weren’t many visitors.
Çok ziyaretçi yoktu.

there will be
Nasıl Çevrilir = olacak
There will be a little rain but it probably won’t fall here.
Biraz yağmur olacak ama muhtemelen buraya düşmeyecek.
There will be no devaluation.
Devalüasyon olmayacak.
There will be too much waste.
Çok fazla atık olacak.
Will there be any candidates?
Hiç aday olacak mı?
There won’t be any letters to type.
Yazacak hiç mektup olmayacak.
there have/has been
Nasıl Çevrilir = oldu, olmuş
There has been very little improvement in her health.
Sağlığında çok az bir gelişme oldu/olmuştur.
There has been no snow here for two weeks.
İki haftadır burada kar olmadı (yağmadı).
Have there been any good concerts recently?
Yakınlarda hiç iyi konser oldu mu?
There hasn’t been a change of government here recently.
Yakınlarda burada bir hükümet değişikliği olmadı.
there had been
Nasıl Çevrilir = oldu, olmuş
There had been a fire in the house before we moved.
Biz taşınmadan önce evde bir yangın olmuş.
There had been a bad accident at this corner before it began raining.
Bu köşede yağmur yağmaya başlamadan önce kötü bir kaza oldu.
there + modal
There must be somewhere he can go for help.
Yardım için gidebileceği bir yer olmalı.
There should be co-operation rather than rivalry between us.
Aramızda rekabetten çok işbirliği olması gerekir.
There may be something to drink in the fridge.
Dolapta içecek bir şey olabilir.
There must be something wrong with the computer.
Bilgisayarda bir arıza olmalı.
There can’t have been any mistakes.
Herhangi bir hata olmuş mu?
There might have been somebody in the burning house.
Yanan evde birisi olmuş olabilir.
there + fiil
There remains only a little hope.
Geriye çok az bir umut kalıyor.
There always seems to be a lack of time.
Her zaman bir zamansızlık var gibi görünüyor.
There once lived a prince who was in love with a poor girl.
Bir zamanlar yoksul bir kıza âşık olan bir prens yaşardı/yaşarmış.
HAVE
have (got)
Nasıl Kullanılır –
-I have got, have you got, I haven’t got, etc
-I have, have you, 1 haven’t, etc.
-I have, do you have, I don’t have, etc.
Nasıl Çevrilir = sahip olmak, -sı olmak
Neyi Belirtir = iyelik (mülkiyet)
I’ve got a black cat.
Siyah bir kedim var.
She hasn’t got a boyfriend.
Erkek arkadaşı yok.
Have you got a knife?
Bıçağın var mı?
Have you got any relatives in London?
Londra’da İliç akrabamız var mı?
I’ve got a headache.
Baş ağrım var. (Başım ağrıyor.)
I’ve got an upset stomach.
Midem bozuk. (Bozuk mideye sahibim.)
This one is too small. Have you got anything bigger?
Bu çok küçük. Daha büyük bir şeyiniz var mı?
All birds have beaks.
Bütün kuşların gagalan vardır.
had
Nasıl Kullanılır = I had, did you have, I didn’t have
Nasıl Çevrilir = sahipti, vardı Neyi Belirtir = geçmişte iyelik
The queen had a sister.
Kraliçenin bir kız kardeşi vardı.
He had a book in his hand.
Elinde bir kitap vardı.
I had no time to pick and choose.
Bakıp seçecek vaktim yoktu.
I could go if I had the money.
Param olsaydı gidebilirdim.
If I had time, I would fix that now.
Vaktim olsa onu şimdi onarırdım.
I wish I had enough money to buy that gold watch.
Keşke o altın saati satın alacak kadar param olsaydı.
They didn’t have any money yesterday.
Dün hiç paraları yoktu.
Did he have another pair of shoes?
Başka bir çift ayakkabısı var mıydı?
have had, had had, will have
Nasıl Kullanılır =
-I have had, have you had, I haven’t had, etc.
-I had had, had you had, I hadn’t had, etc.
-I’ll have, will you have, I won’t have
Nasıl Çevrilir = sahipti/vardı, (sahip) olacak
If I had had the money, I would have bought a new hat.
Param olsaydı yeni bir şapka alacaktım.
She would have typed that letter if she had had time.
Vakti olsaydı o mektubu yazardı.
I’ve had this car for ten years.
Bu arabaya on yıldır sahibim. (Bu araba on yıldır bende.)
They’ve had guests every night this week.
Bu hafta her gece misafirleri vardı.
When I finish this project I’ll have more time.
Bu projeyi bitirince daha çok vaktim olacak.
You’ll have more confidence when you have more money.
Daha çok paran olunca kendine daha çok güvenin olacak.
have a + isim olarak kullanılan eylem kökü
I had a strange dream.
Garip bir rüya gördüm.
I’ll have a look in the computer.
Bilgisayara bir bakacağım.
I’m staying at home to have a rest.
İstirahat etmek için evde kalıyorum.
Did you have a bath this morning?
Bu sabah banyo oldun mu?
have + yiyecek/içecek/öğün
Nasıl Çevrilir = yemek, içmek, almak, yapmak
What time do you usually have breakfast?
Genellikle kahvaltıyı kaçta yaparsın?
Shall we have lunch?
Öğle yemeğini yiyelim mi?
After having given his lesson, lie had his dinner.
Dersini verdikten sonra akşam yemeğini yedi.
I have an egg for my breakfast every morning.
Her sabah kahvaltıda bir yumurta yerim.
Do you always have coffee alter dinner?
Akşam yemeğinden sonra her zaman kahve içer misin?
have in some collocations
Nasıl Çevrilir =
have a holiday = tatil yapmak
have a day off = bir gün izin almak
have a good time = iyi vakit geçirmek
have a bad day = kötü bir gün geçirmek
have a conversation = konuşmak
have a chat = sohbet etmek
have a disagreement = uzlaşamamak
have a row = atışmak, tartışmak
have a word with sb = biriyle konuşmak, görüşmek
have an accident = kaza geçirmek
have a baby = çocuğu olmak
have diffculty = güçlük çekmek
have trouble = sorunu olmak
have a (nervous) breakdown = sinir krizi geçirmek, bunalım geçirmek
She didn’t need to have an operation.
Ameliyat olmasına gerek yoktu.
We had a lot of trouble.
Çok sorunumuz oldu.
She has live more injections to have yet.
Olacak beş iğnesi daha var.
She is still trying to have a baby.
Hâlâ çocuk yapmaya çalışıyor.
We’re going to have a party next week.
Gelecek hafta bir parti düzenleyeceğiz.
The patient had some relief from the new drug.
Hasta ilaçla biraz rahatladı.
TENSES
SIMPLE PRESENT TENSE
Nasıl Kullanılır = I go, he goes, I don’t go, he doesn’t go, do you go, does he etc.
Nasıl Çevrilir = yapar, eder; yapıyor, ediyor
Neyi Belirtir = her zaman olan şeyler, alışkanlıklar, genel gerçekler
She lives alone.
O tek başına yaşıyor.
Every atom has a nucleus.
Her atomun bir çekirdeği vardır.
Some people speak very fast.
Bazı insanlar çabuk konuşur.
Do you know how to drive a car?
Araba sürmeyi biliyor musun?
He earns a hundred dollars a week.
Haftada yüz dolar kazanıyor.
He doesn’t answer the description.
Tarife uymuyor.
Every book in the library belongs to the college.
Kütüphanedeki her kitap fakülteye aittir.
American women do their own housework.
Amerikalı kadınlar kendi ev işlerini yaparlar.
Ali and Ayşe go steady; they have a date every night.
Ali ve Ayşe flört ediyor; her gece çıkıyorlar.
Bacon and eggs go well together, and so do bread and cheese.
Jambon ve yumurta birlikte iyi gider, ekmekle peynir de.

PRESENT CONTINUOUS TENSE
Nasıl Kullanılır = özne + am/is/are + fıil-ing
Nasıl Çevrilir = yapıyor, ediyor
Neyi Belirtir = konuşma anında olan eylemleri, yakında olacak eylemleri
She’s sleeping now.
Şu anda uyuyor.
She is washing the baby.
Bebeği yıkıyor.
She’s eating because she’s hungry.
Yemek yiyor çünkü aç.
Prices are still going up.
Fiyatlar hâlâ yükseliyor.
She is expecting a baby.
Bebek bekliyor.
You are talking nonsense.
Saçmalıyorsun.
She is sitting in the shade.
Gölgede oturuyor.
I am studying the results of the tests.
Testlerin sonuçlarım inceliyorum.
I’m looking forward to going on holiday.
Tatile gitmeyi dört gözle bekliyorum.
She is giving the old lady an injection.
Yaşlı kadına iğne vuruyor.
PRESENT PERFECT TENS
Nasıl Kullanılır = özne + have/has + fiilin üçüncü hali
Nasıl Çevrilir = yaptı, etti; yapıyor, ediyor
Neyi Belirtir = geçmişte olmuş ancak şu anda bir etkisi olan eylemleri, geçmişten şu ana kadar süregelen eylemleri
Your mail has arrived.
Postanız geldi.
Our money has depreciated.
Paramızın değeri düştü.
A date has not yet been fixed.
Bir tarih saptanmadı.
All members have received a notice of meeting.
Bütün üyeler bir toplantı duyurusu aldı.
I haven’t seen him lately.
Son günlerde onu görmedim.
A friend has offered to take me to Bodrum in his car.
Bir arkadaş beni arabasıyla Bodrum’a götürmeyi önerdi.
All the people I have ever met have liked him.
Şimdiye kadar tanıdığım herkes ondan hoşlandı.
I have played football many times.
Birçok kereler futbol oynadım.
My son has taken to staying out late at night.
Oğlum gece geç saatlere kadar dışarılarda kalmaya başladı.
I have studied the history of England.
İngiltere tarihini okudum.
The baby hasn’t gained any weight for three weeks.
Bebek üç haftadır hiç kilo almıyor.
He has lived in the town for five years, but people still don’t trust him.
Beş yıldır kasabada yaşıyor ama insanlar hâlâ ona güvenmiyor.
He has lived in France since he was a child.
Çocukluğundan beri Fransa’da oturuyor.
It has been cold for tive days.
Beş gündür hava soğuk.
The baby has been asleep since nine o’clock.
Bebek saat dokuzdan beri uyanık.
PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE
Nasıl Kullanılır = özne + have/has been + fiil-ing
yapıyor, ediyor, yapmakta, etmekte, yapıyordu, ediyordu
Neyi Belirtir = yetenek
It has been raining for an hour.
Bir saattir yağmur yağıyor.
He has been living here since 1999.
1999’dan beri burada yaşıyor.
She has been acting in films since she was eighteen.
On sekiz yaşından beri filmlerde oynuyor.
He has been working at the post office for two years.
İki yıldır postanede çalışıyor.
She has been worrying a lot about her husband.
Kocasını çok merak ediyor.
How long have you been studying English?
Ne kadar süredir İngilizce öğrenmektesiniz?
We have been saving some money for a holiday in Spain.
Ispanya’da bir tatil için biraz para biriktirmekteyiz.
I have been waiting for you. Where have you been?
Seni bekliyordum. Nerelerdeydin?
SIMPLE PAST TENSE
Nasıl Kullanılır= özne + fiilin ikinci hali
Nasıl Çevrilir = yaptı, etti, yapmıştı, etmişti, yapıyordu, ediyordu
Neyi Belirtir = geçmiş bir eylemi
He bought a new car.
Yeni bir araba satın aldı.
The little buy burnt his hand.
Küçük oğlan elini yaktı.
A pin went into my thumb when I was sewing.
Dikiş dikerken bir iğne başparmağıma saplandı.
Afterwards the car broke down.
Daha sonra araba bozuldu.
Did you have a good vacation?
Tatiliniz iyi geçti mi?
Air bubbles came to the surface.
Hava kabarcıkları yüzeye geldi (gelmişti).
My wife became ill last week.
Karım geçen hafta hasta oldu (olmuştu).
He never learnt to hide his emotions.
Duygularım saklamayı asla öğrenememişti.
Did anybody live in the house?
Evde kimse oturuyor muydu?
He believed that he’d lost his hat.
Şapkasını kaybettiğine inanıyordu.
He knew little English on arrival.
Geldiğinde az İngilizce biliyordu.
PAST CONTINUOUS TENS
Nasıl Kullanılır = özne + was/were + fiil-ing
Nasıl Çevrilir = yapıyordu, ediyordu
Neyi Belirtir = geçmişte bir süre devam etmiş eylemleri
I was looking around.
Etrafa bakınıyordum.
He was waiting for a bus.
Otobüs bekliyordu.
I was reading when he came in.
O içeri geldiği zaman ben kitap okuyordum.
It was raining when I left the office.
Bürodan ayrıldığım zaman yağmur yağıyordu.
People were sitting about on the grass.
İnsanlar çimenlerde oturuşuyorlardı.
The rain was beating against the windows.
Yağmur pencerelere çarpıyordu.
He held still while the barber was shaving him.
Berber tıraş ederken o hareketsiz durdu.
He was smoking while he was mending the radio.
Radyoyu tamir ederken sigara içiyordu.
I was looking at the clock while he was talking.
O konuşurken ben saate bakıyordum.
While he was walking down the street, he saw an accident.
Caddeden aşağı yürürken bir kaza gördü.
I was just dozing for halfan hour when he came in.
İçeri geldiğinde ben yarım saattir uyukluyordum.
I was sightseeing while you were waiting for me.
Sen beni beklerken ben geziniyordum.
PAST PERFECT TENSE
Nasıl Kullanılır = özne + had + fiilin üçüncü hali
Nasıl Çevrilir = yapmıştı, etmişti, yaptı, etti
Neyi Belirtir = geçmiş iki eylemden ilkini
His arm had been broken.
Kolu kınadı/kırılmıştı.
He had forgotten to meet her.
Onunla buluşmayı unuttu/unutmuştu.
I had eaten before she called.
O telefon etmeden önce ben yemeğimi yemiştim.
I had written to him before he arrived.
O gelmeden önce ona mektup yazdım/yazmıştım.
He had called the doctor before his wife collapsed.
Karısının sağlığı bozulmadan önce doktoru aramıştı.
After she had shut the windows she went to bed.
Pencereleri kapadıktan sonra yatmaya gitti.
After they had interviewed him, they hired him.
Onunla görüşme yaptıktan sonra onu tuttular.
FUTURE TENSE
Nasıl Kullanılır = özne + had been + fiil-ing
Nasıl Çevrilir = yapıyordu, ediyordu, yapmaktaydı, etmekteydi
Neyi Belirtir = geçmişte bir süre devamlılık gösteren eylemleri
They had been watching the TV set for an hour.
Bir saattir televizyon izliyorlardı.
We had been waiting since half past six.
Saat altı buçuktan beri bekliyorduk.
I had been taking a walk before it started to snow.
Kar yağmaya başlamadan önce yürüyüş yapıyordum/yapmaktaydım.
They had been listening to the news when the lights went oft'.
Işıklar gittiğinde haberleri dinliyorlardı.
He had been lying unconscious for two hours before he was found by a neighbour.
Bir komşu tarafından bulunmadan önce iki saattir baygın yatıyordu.
FUTURE TENS
Nasıl Kullanılır = özne + will (shall) + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = yapacak, edecek, yapar, eder
Neyi Belirtir - gelecekte olacak eylemleri
A committee will be established.
Bir komite kurulacak.
He won’t like our coming late.
Geç gelişimiz hoşuna gitmeyecek.
By the time you get there it will be dark.
Sen oraya varana kadar hava kararacak.
Don’t worry, everything will be all right.
Merak etme, her şey düzelir/düzelecek.
When will the wedding take place?
Düğün ne zaman olacak?
How soon will it be ready?
Ne zaman hazır olur/olacak?
Anyone in the office will help you.
Sana büroda herkes yardım eder.
I will go instead of you.
Senin yerine ben giderim/gideceğim.
Do you think it will rain tomorrow?
Sence yarın yağmur yağar mı?
I hope you will get over your cold soon.
Umarım yakında nezleni atlatırsın.
A disinfectant will kill the germs.
Bir dezenfektan mikropları öldürür.
As you treat me, so I shall treat you.
Sen bana nasıl davranırsan ben de sana öyle davranırım.
FUTURE CONTINUOUS / PROGRESSİVE
Nasıl Kullanılır = özne + will be –ing
Nasıl Çevrilir = -yor olacak
Neyi Belirtir = gelecekte belirli bir süre sürmeye devam edecek eylemleri
He’ll be travelling all night.
Bütün gece seyahat ediyor olacak.
We’ll be using it again tomorrow.
Yarın onu yeniden kullanıyor olacağız.
I shall be working all the evening.
Bütün akşam çalışıyor olacağım.
It will still be raining when you come back.
Sen döndüğünde hâlâ yağmur yağıyor olacak.
She’ll be leaving by the three o’clock train.
Yarın üç treniyle gidiyor olacak.
You’ll be feeling better in a day or two.
Bir iki gün içinde kendini daha iyi hissediyor olacaksın.
I will be working on a farm all through the summer.
Bütün yaz boyunca bir çiftlikte çalışıyor olacağız.
If we go by this train we shall be travelling all night.
Bıı trenle gidersek bütün gece yolculuk ediyor olacağız.
It happens that we shall be travelling on that train too.
Öyle görünüyor ki biz de bu trenle yolculuk ediyor olacağız.
I can’t come to the theatre; I shall be working all the evening.
Tiyatroya gelemem; bütün akşam çalışıyor olacağım.
Will he be calling on the Thompsons while he is in London?
Londra’dayken Thompsonlara uğrayacak mi?
FUTURE PERFECT TENSE
Nasıl Kullanılır = özne + will have done
Nasıl Çevrilir = -miş olacak
Neyi Belirtir gelecekte belli bir zamandan önce tamamlanacak eylemleri
They will have eaten their dinner when you arrive.
Sen geldiğinde akşam yemeklerini yemiş olacaklar.
He will have left when you get there.
Sen oraya geldiğinde o gitmiş olacak.
She will have finished the work when you come.
Sen geldiğinde o işi bitirmiş olacak.
If you come at ten, we will have had our lesson.
Saat onda gelirsen dersi görmüş olacağız.
By eight o’clock, we will have passed through Bangkok.
Saat sekize kadar Bangkok’u geçmiş olacağız.
They will have had their lunch when we see them.
Onları gördüğümüz zaman öğle yemeklerini yemiş olacaklar.
They will have played tennis when we arrive.
Biz geldiğimizde tenis oynamış olacaklar.
When you arrive, I probably will have started the job.
Sen geldiğinde muhtemelen işe başlamış olacağım.
The baby will have learned to walk by that time.
O zamana kadar bebek yürümeyi öğrenmiş olacak.
When you see him, he will have worked in his garden.
Onu gördüğünde bahçesinde çalışmış olacak.
FUTURE PERFECT CONTINUOUS
Nasıl Kullanılır = özne + will have been -ing
Nasıl Çevrilir = -miş olacak, -yor olacak
Neyi Belirtir = gelecekte bir eylemin belli bir ana kadar ne kadar süreceğini
I’ll have been attending this course for three years by the end of the year.
Bu yılın sonuna kadar bu kursa üç yıldır devam etmiş olacağım.
When we get home my father will have been driving nearly eight hours.
Eve vardığımız zaman babam hemen hemen sekiz saat araba sürüyor olacak.
We will have been working on the project for eight months when they come for help.
Yardım için geldiklerinde biz bu proje üzerinde sekiz aydır çalışıyor olacağız.
By next June he’ll have been staying here for four months.

Gelecek hazirana kadar burada dört aydır kalıyor olacak.

Yorumlar