ANATOMİ (SALGI)



*
Human Anatomy, Endocrine Systems
**
GİRİŞ :
İnsan vücudunda normal büyüme-gelişme, üreme, iç ve dış ortamdaki streslere karşı adaptasyon ile iç ortamdaki sabitliğin (Homeostasis) korunması iki haberleş­me sistemi sayesinde gerçekleşir. Bu haberleşme sistemlerinden biri "telli'olup sinir sistemi tarafından oluşturulur. Diğeri ise "telsiz'olup vücudun değişik yerlerinde bulunan; hormon adı verilen kimyasal maddelerle etkilerini gösteren iç salgılı bezler (Gll.endocrinae) ile sağlanır. İç salgılı bezler anatomik bir bütünlük oluşturmamalarına karşın, fonksiyonel bir bütünlük sağladıkları için ENDOK­RİN SİSTEM başlığı altında incelenir.
İç salgılı bezler şu ortak özelliklere sahiptir:
.Dış salgılı bezlerin aksine boşaltma kanallarına sahip değillerdir. Bu nedenle "kanalsız bezler”(Gll.sine duetibus) olarak ta adlandırılır.
.İç salgılı bezler, salgılarını (Hormon) direkt olarak kana verirler. Bu nedenle diğer organlara oranla çok fazla kanlanırlar. Kana geçen hor­monlar sadece özel hedef hücrelerde etki gösterirler.
.İç salgılı bezler değişik embriyonal tabakalardan orijin alırlar.
.İç salgılı bezler, normalden fazla hormon salgıladıklarında hiperfonksiyon, yetersiz salgılandıklarında hipofonksiyon belirtileri; hastalıkları’na neden olurlar.
Endokrin sistem içinde aşağıdaki iç salgılı bezler incelenir:
-Gl.pituitaria-Hipofiz bezi
 -Gl.pinealis-Pineal bez
 -Gl.thyroidea-Tiroid bezi
 -Gll.parathyroideae-Paratiroid bezler
 -Gll.suprarenales-Böbreküstü bezleri
 -Endokrin pankreas
 -Endokrin testis (Erkekte)
 -Endokrin ovarium (Kadında)
 -Timus
Diğer endokrin salgısı olan organlar (Plasenta.GI mukoza.böbrekler.kalp).
1.HİPOFİZ BEZİ (Gl.pituitaria) :
Hipotalamus’a bir sapla bağlanan hipofiz bezi, hipotalamus'la ortak bir ünite olarak hareket ederek diğer endokrin bezlerin birçoğunun aktivitelerini düzenler. Yaklaşık 1x1x0.5 cm boyutlarında 0,6-1 gr ağırlığında, kırmızı-gri renk­li oval bir şekildedir. Hipofiz bezi, sifenoid kemiğin cismindeki fossa hypophysialis içine yerleşmiş olup üstten diaphragma sellae ile örtülmüştür.
Embriyolojik gelişimindeki kaynak farklılıkları dikkate alınarak hipofiz bezi, iki bölüme ayrılır. Rathke kesesinden gelişen ön bölümüne adenohipofiz (Lobus anterior), arabeyinin tabanından çıkan nörohipofiz tomurcuğundan oluşan arka bölümüne de nörohipofiz (Lobus posterior) denir. Nörohipofiz ile hipotalamus arasındaki bağlantı sinir demetleri, adenohipofiz ile hipotalamus arasındaki bağlantı ise bir damar ağı (Hipotalamohipofizial portal sistem) ile sağlanır.
a.Adenohipofiz   (Lobus anterior) :Hipofiz bezinin en büyük bölümü olup, tüm bezin % 75'ini oluşturur. Pars distalis'indeki kromofob ve kromofil hiicreler, diğer endokrin bezlerin çalışmalarını sağlayan tropik hormonları (TSH.ACTH.FSH.LH.PRL.hGH) salgılarlar. Tropik hormon­ların salınmaları ise hipotalamus'ta üretilerek adanohipofize ulaştırılan RH (Releasing hormone) veİH {Inhibiting hormone)'lar ile kontrol edilir.
b.Nörohipofiz   (Lobus posterior) :Tüm bezin % 25'ini oluşturan nöro­hipofiz, hipotalamusun bir devamı şeklindedir. Nörohipofiz, miyelinsiz sinir lifleri ile modifiye glial hücreler olarak kabul edilen pituitositlerden yapılıdır. Gerçek bir endokrin bez olmayan nörohipofiz, hipotalamus’taki bazı çekirdeklerden salınarak kendisine ulaşan hormonları (ADH ve oksitosin) kana geçirir.
Antidiüretik hormon (ADH), hedef organ olan böbreklerdeki distal ve kollektör tubuluslarda suyun geri emilimini (Reabsorpsiyon) artırır. Oksi­tosin, hamileliğin son döneminde doğum travayı esnasında uterus düz kaslarının kasılmasını, doğumdan sonra da süt çocuğunun annesinin memesini emmesi ile başlayan uyarılar sonucu salınarak meme bezi alveollerinin etrafındaki miyoepitelial hücrelerin kasılmasını sağlar.
2.PİNEAL BEZ (Epifiz. Gl.pinealis) :
Pineal bez, beyin yarımkürelerinin arasında, diencephalonun tavanında yerleşmiş, konik-çam kozalağı şeklinde küçük bir organdır. 7x5x4 mm boyutla­rında.100-180 mg ağırlığındadır. Pineal bez, karmaşık bir polinöronal yol izleyerek-retina üzerine düşen çevresel ışığa ait bilgileri alıp buna cevap vermektedir .Tartışmalı olmakla beraber, ışıkla ilgili sinyalleri endokrin sinyallere dönüştüren nöroendokrin transduser olarak kabul edilir.
Epifiz bezindeki pinealositler tarafından salgılanan melatonin ve seratonin adenohipofiz, nörohipofiz, endokrin pankreas, adrenal korteks, adrenal medulla, paratiroid ve gonadlar üzennde genellikle inhibitor etki yapar.
Karanlık pineal bezde aktivite artırıcı rol oynarken, .aydınlık azaltıcı rol oynamaktadır. Pineal bezdeki aktivite artışı, etkilediği iç salgılı bezlerde aktivite azalmasına neden olur.
Pineal bezin ayrıca uyku periodu, vücut ısısının ayarlanması, metabolizma, immün sistem, tümör büyümesi (inhibisyon), lokomotor aktivite, beyin transmitter metabolizması vb. daha birçok fonksiyonda rol oynadığı ileri sürülmektedir.
3.TİROİD BEZİ (Gl.thyroidea) :
Tiroid bezi, bovunda gırtlak ve soluk borusunun önünde yer almış, kahverengı- kırmızı renkte, çok iyi kanlanan, bilobuler bir iç salgılı bezdir. 25-40 gr ağırlığı ile iç salgılı bezlerin en büyüğüdür. Cerrahi ve gerçek kapsül (Capsula fibrosa) olmak üzere iki kapsüle sahiptir. Gerçek kapsülün gönderdiği bölmeler, bezi birçok lobulus'a ayırır. Lobuluslar içinde, tiroid bezinin temel yapısal ve fonksiyonel elemanları olan follikulus'lar yer alır. Folliküllerde esas hücreler (Folliküler hücreler) ve parafolliküler hücreler (C hücreleri) olmak üzere iki tip hücre ayırt edilir. Folliküler hücreler, triiodotironin-T 3ve tetraiodotironin-T 4 (Tirok­sin) oluşumunda rol oynarlar. Parafolliküler hücreler ise kan kalsiyum düzeyini düşüren kalsitonin (Thyrocalcitonin) hormonunu salgılarlar.
Tiroksin hormonu, büyüme, oksijen kullanımının artırılması, protein, karbon­hidrat ve yağ metabolizması ile gonadların sağlıklı çalışması için gereklidir.
4.PARATİROİD  BEZLER (Gll.parathyroideae):
Paratiroid bezler, herbir tiroid lobunun arka kenarı üzerinde yerleşmiş, merci­mek şeklinde, toplam 4 adet iç salgılı bezdir. Konumlarına göre üst ve alt paratiroid bezler olarak adlandırılırlar.
Paratiroid bezler, gevşek bir kapsülle sınırlanmış olup, parankimi sinuzoidal kapillerler arasında yer alan epitel hücre kordonlarından yapılıdır. Hücre kordonlarında, esas ve oksifil hücreler bulunur. Esas hücreler kan kalsiyum düzeyini artıran parathormonu salgılarlar. Parathormon yaşam için mutlak gerekli ölün bir hormondur. Parathorrnonun etkili olabilmesi için uygun miktarda D vitamini alınması ile böbreklerde üretilen dihidroksivitamin D 3'e ihtiyaç vardır.
5.BÖBREKÜSTÜ BEZLERİ (Gll.suprarenales) :
Glandulae suprarenales'ler, herbir böbreğin üst ucuna oturmuş, fascia renalis’le sarılı iki bezdir. Her bir böbreküstü bezi yaklaşık 4 cm uzunluğunda ve 3 cm kalınlığındadır.
Böbreküstü bezleri, anatomik ve fizyolojik yönden dışta korteks (Cortex), içte medulla olmak üzere iki kısımdan yapılıdır. Korteks, glukokortikoidler (Kortizol ve kortikosteron), minerelokortikoidler (Aldosteron) ile seks hormonları
(özellikle androjenler) salgılar. Medulla ise vücudumuzun en büyük paraganglionu niteliğinde olup sempatik uyarı ile adrenalin ve noradrenalin salgılar.
Böbreküstü bezi, yaşam için zorunlu olan bir bezdir. Özellikle ekstrasellüler sıvının su ve elektrolit dengesini ayarlayan aldesteron hormonu ayrı bir öneme sahiptir.
6.ENDOKRİN PANKREAS :
Pankreas, hem dış, hem de iç salgı yapan bir bezdir. Pankreasın iç salgı yapan Langerhans adacıkları, "ENDOKRİN PANKREAS" olarak adlandırılır. Pankreas kitlesinin % 1 'ni işgal eden Langerhans adacıkları tüm beze yayılmış küçük kümecikler şeklindedir. Yetişkin bir kişinin pankreasında 200.000-2.000.000 adet Langerhans adacığı bulunur. Langerhans adacıklarını oluşturan hücrelerin A (veya α), B (veya β). Delta δ ve F olmak üzere dört tipi tanımlanmıştır.
Alfa hücreleri glukagon, Beta hücreleri insulin , Delta hücreleri somato­statin. F hücreleri pankreatik polipepdit salgılarlar. İnsulin ve glukagon, anta­gonist çalışan iki hormon olup, insulin kan glukoz düzeyini düşürmek, glukagon ise yükseltmek için çalışır. Delta hücrelerinden salınan somatostatin (GHIF.growth hormon inhibiting faktör) glukagon ve insulinin salınımlarını azaltır. F hücrelerinin salgıladığı pankreatik polipepditirî yemekten sonra üretildiği tespit edilmesine karşın endokrin fonksiyonları bilinmemektedir.
7.GONADLAR (Testis ve ovarium ) :
Gonadlar, erkek ve dişide cinsiyeti tayin eden temel organlar olup cinsiyet hücreleri (Spermatozoon ve ovum) yanında cinse özgü hormonları (Ostroje, .progesteron, testesteron) da üretirler. Gonadların cinse özgü hormonları üreten üniteleri endokrin testis ve endokrin ovarium olarak adlandırılır.
.ENDOKRİN TESTİS: Testis, spermatozoonlan üretme yanında, parankiminde bulunan interstisyel (Leydig hücreleri) ve Sertoli hücreleri yolu ile hormon da salgılar.
Leydig hücreleri ICSH (LH) etkisi ile androjen hormonları (Testesteron, dihidrotestesteron, androstenedion) salgılarlar. Androjenler, erkek üreme organlarının ve sekonder seks karakterlerinin gelişiminde büyük öneme sahiptir.
Sertoli hücreleri ise salgıladıkları inhibin adlı hormon ile FSH üreti­mini inhibe ederler. Ayrıca bir miktar östrojen salgılarlar. Bunun erkek­teki rolü bilinmemektedir.
ENDOKRİN OVARİUM : Ovarium, ovumu üretme yanında kadın cinse ait östrojen ve progesteron hormonlarını salgılar.
Östrojen, oogenez periodunda Graaf follikülünün teka interna (Endocrinocytus thecalis) hücreleri tarafından salgılanır. Östrojenin salınımı hipotalamus ve hipofiz ön lob hormonları tarafından kontrol edilir. 

Progesteron, çatlamış Graaf follikülünün yerinde oluşan corpus luteum (Sarı cisim) hücreleri tarafından salgılanır. Eğer döllenme olmuşşa, gebeliğin 4.ayına kadar corpus luteum progesteron üretmeye devam eder. Bundan sonra bu görev plasenta tarafından yürütülür. Döl­lenme olmamışsa menstruasyona iki gün kala (26.gün) corpus luteum'dan progesteron salgılanması durur.
8 PLASENTA :
Plasenta, ana rahminde bulunan yavrunun beslenmesini sağlayan bir yapı olup, aynı zamanda östrojen, progesteron, korionik gonadotropin, plasenta laktojeni ve relaksin hormonlarını salgılar.
Gebeliğin 5. haftasından itibaren salgılanmaya başlanan plasenta laktojeni, büyüme hormonu (hGH) gibi etki ederek glukoz ve protein metabolizmasında rol oynar. Prolaktin gibi, memelerin büyümesini uyarır, süt yapımını sağlar. Relaksin hormonu ise pelvis kemikleri arasındaki bağların gevşemesini sağla­yarak doğum esnasında bebeğin geçiş yolunun daha esnek olmasına neden olur.
9.TİMUS (Thymus) :
Timus, göğüs boşluğunun ön tarafında, sternum'un hemen arkasında yeralan, bilobuler, merkezi bir immün sistem organıdır. Bununla beraber timosin hormonları ve THH-FTS yapması nedeniyle endokrin sistem içinde de ele alınır.
Timusun boyutları yaş ile değişiklikler gösterir. Yeni doğanda, vücut boyutu­na oranla relatif olarak en büyük boyutta (Ortalama 12 gr.) dır. Timus puberteye kadar büyüyerek 30-40 grama ulaşır. Puberteden sonra kademeli olarak küçülen (İnvolutio) timus,70 yaşındaki bir kişide 60 grama düşer.
Timustan timosin alfa,timosin B 1,2 ...5,timopoietin I-II,timik humoral hormon (THH).timostimulin ve faktör timik serum (FTS) salgılanır. Bu hormonlar, T lenfositleri yanında bazı B lenfositlerinin gelişmesinde rol oynarlar. Ayrıca timus hormonları, hipofiz bezinden salgılanan üreme hormonları­nın salınmasını da etkiler.
10.Gastrointestinal mukoza :
Gasrointestinal mukoza, hem ekzokrin hem de endokrin salgı yapan üniteler taşır. GİS mukozasındaki endokrin hücreler, diffuz nöro-endokrin (DNES) veya gastro enteropankreatik endokrin sistem (GEPS) olarak adlandırılan bir sistem içinde ele alınır. Bu sistem içindeki hücrelere, APUD hücreleri veya Endocrinocytus gastrointestinalis (EGI) denir.
Endocrinocytus gastrointestinalis'ler, gastrin (G), kolesistokinin (CCK), sekre tin, gastrik inhibitor pepdid (GİP), motilin.substans P, villikinin, vazoaktif intestinal polipepdit, somatostatin vb. 20'den fazla hormon üretirler. Bu özelliği ile GEPS vücudumuzun en büyük endokrin bezi olarak kabul edilir. Hem lokal uyarılarla (Besinlerin lümenal uyarıları) uyarılan hem de sinirsel kontrole sahip olan bu hücreler, kişinin beslenme şekli, psişik ve fizyolojik dünyası ile yakın ilişki halinde olarak hormonal yanıtlar ortaya çıkarırlar.
11.BÖBREKLER :
Böbrekler, vücudumuzun temel atılım organları olma yanında, ürettikleri eritropoietin.1 ,25 dihidroksi vit.D 3, prekallikrein, prostoglandin ve renin gibi hormonlar nedeniyle endokrin sistem içinde de ele alınır.
Eritropoietin, hemoglobin sentezini ve kemik iliğinden eritrositlerin salınımını uyararak eritrosit üretimini artırır. Renin, kanda normal olarak bulunan angiotensinojen'i angiotensin I'e çevirir. Angiotensin I.akciğerlerde konverting enzim yolu ile angiotensin II'ye döner. Angiotensin II. adrenal korteksten aldesteron salınımını arftınr. Aldesteron, Na ve dolayısı ile suyun reabsorpsiyonunu artırarak plazma hacmini artırır.(Kan basıncı arttığında Renin-» Angiotensin mekanizması durur.)
12.KALP
Dolaşım sisteminin merkezi organı ve pompası olarak fonksiyon gören kalpte son yıllarda endokrin organlar grubuna da girmiştir. Atrial endokard'dan atriopeptin (Eskiden atrial natriuretik faktör-hormon ANF.ANH olarak adlandırılmıştı) salgılanır. Sürekli olarak, az miktarda salgılanan atriopeptin tüm vücuda dağılır. Salınması, kan basıncındaki artışlara bağlı olarak, atrial duvarın gerilmesi sonucu gerçekleşir. Atriopeptin'in hedef hücreleri kan damarları, böbrekler, böbreküstü bezi ve hipotalamus'ta yer alır. Etkileri, kan basıncı kontrolü yanında, Na.K ve su atılımının düzenlenmesine yöneliktir.


Kaynak: Prof.Dr. Mehmet Yıldırım

Yorumlar